24 Mart 2009 Salı

ÖDP DURSUNLU BELEDİYE BAŞKAN ADAYI İSMAİL ALTUNÖZ VE DURSUNLU HALK MECLİSİ SÖZCÜSÜ EYLEM MANSUROĞLU İLE SÖYLEŞİ

Yaklaşan yerel seçimlerde Halkın Hak Mücadelelerini savunan ve bu mücadeleyi ilerletme kaygısıyla oluşturulmuş alternatif bir programla sürece müdahil olan adaylar da yarışacak. İlçe, belde ve muhtarlık düzeyinde farklı mücadele pratikleri ve çatılar üzerinden çalışma yürüten bu adaylardan bazılarıyla; nasıl bir anlayış temelinde harekete geçtikleri, pratik olarak neler yaptıkları, karşı karşıya oldukları sorunlar ve çözüm önerileri üzerine konuştuk.

Hatay’ın Dursunlu beldesinde kurulan Dursunlu Halk Meclisi’nin belediye başkan adayı İsmail Altınöz ve Halk Meclisi sözcüsü Eylem Mansuroğlu; Mersin’de sancılı bir süreçten sonra oluşturulan sol birliğin Yenişehir belediye meclis üyesi adayı Ulaş Korkut; Ankara Mamak’tan belediye meclis üyesi adayı olan, Mamak barınma, su ve ulaşım hakkı mücadelelerinin örgütleyicilerinden Yusuf Sağlık sorularımızı yanıtladı. Bu söyleşilerin altında Manisa Akhisar Halkçı Yerel Yönetim Platformu’nun çalışmalarını anlatan bir yazıya ve Halkevleri Örgütlenme Sekreteri Samut Karabulut'la yapılan "Halkevleri'nin yerel seçim tavrı" söyleşisine de yer verdik.

DURSUNLU HALK MECLİSİ

Hatay’ın Dursunlu Beldesi Belediye Başkan Adayı İsmail Altınöz ve Halk Meclisi sözcüsü Eylem Mansuroğlu ile söyleşi


Sayın Altınöz kendinizi tanıtır mısınız?

İsmail Altınöz: Doğma büyüme Dursunluluyum. 1970 yılında dağ yamacına kurulu olan beldemizde dünyaya geldim. İlköğretimden liseye kadar eğitim-öğretim hayatım merkeze bağlı okullarda geçti. Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’ni İnşaat Mühendisi olarak 1992’de bitirdim. 2001 krizine kadar kendi mesleğimi değişik şirketlerde icra ettim. Kriz yüzünden işten çıkarılmamla beraber kardeşlerimle beraber tekstil işiyle uğraşmaya başladım, halen tekstil alnında toptancılık yapmaya çalışıyoruz. Çalışıyoruz diyorum çünkü her ne kadar başbakanımız “kriz bizi teğet geçti” dese de ne bizi ne de bizim gibileri teğet geçti. İki çocuğum ve eşimle beraber beldemizde ikamet ediyorum.

Diğer parti adaylarına göre farklı bir çıkışınız oldu. Adaylık sürecinizi anlatabilir misiniz?

Evet, haklısınız diğer parti adaylarına göre ciddi bir farkımız var. Adaylığım, oluşturduğumuz Halk Meclisi’nin kararıdır. Bütün partilerin bir şekliyle seçim programında yer alan ama bugüne kadar yaşamda karşılığını görmediğimiz halk meclisini kurmakla bu süreci başlatmış olduk. Temel niyetimiz halkı yaşadığı yerde 5 yılda bir sandığa giden seçmen olmaktan çıkartıp yerel yönetimlerde söz yetki ve karar hakkının olmasını sağlamaktı. Meclis ilk olarak yerel yönetim için şartlarını oluşturdu, ardından bu şartların hayata geçirebilmek için seçime katılma kararı aldı. Benim adaylığım da bu süreçte belli oldu. Meclisin ortak kararı olarak benim Başkan adayı, diğer arkadaşlarımızın da meclis üyeleri olması netleşmiş oldu. Seçime katılabilmek için siyasi bir parti ile beraber hareket etmek gerekiyordu. Bizler de yerel yönetim anlayışımıza uygun, birlikte hareket edebileceğimizi düşündüğümüz Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin yöneticileriyle görüştük. Partili dostlarımızla yaptığımız görüşmelerin ardından çalışmalarımız Özgürlük ve Dayanışma Partisi’yle devam etti.

Dursunlu Halk Meclisi’ni oluşturduğunuzu söylediniz. Bizlere bu konuda daha fazla bilgi verebilir misiniz?

İsterseniz bu soruyu meclisimizin sözcüsü Eylem Mansuroğlu yanıtlasın.

Tabii buyrun…

Eylem Mansuroğlu: Ben de başkanımız gibi Dursunlu’da yaşıyorum. 2003 yılında kurduğumuz Hatay Halkevi’nde bu dönem başkanlık görevini yapıyorum. Halk Meclisi’ni oluşturmak için belde sakinleriyle beraber epeydir çalışmalar yürütüyoruz. İşyerimizden ülke yönetimimize, kültürel üretimimizden beldemizin yönetimine dek hayatımızın her alanında tek söz ve karar sahibi haline gelebilmemiz, halkın çıkarları olan politikaları ortaklaşa belirleyebilecek yönetim organlarını oluşturmamızdan geçiyor. Yaşam alanlarımızın halkın çıkarları doğrultusunda biçimlendirilmesi için de tek yol, politikayı politikacıların tekelinde, yönetmeyi yöneticilerin tekelinde bir uğraş olmaktan çıkaracak, üretenlerle yönetenler arasındaki ayırımı ortadan kaldıracak organların yaratılmasından geçiyor. Çünkü üretenlerin çıkarlarını savunan ve yaşama geçiren politikaların uygulanması ancak, üretenler aynı zamanda yöneten de olduklarında mümkündür.

Bu çerçevede belde yönetiminde halkın çıkarlarını temsil eden bir yönetim organı, her şeyden önce şimdiye dek beldeye egemen olan toplumsal ilişkilere karşı bir müdahale aracı olacaktır. Bu yerel iktidar kurumları, halk tarafından üretilen tüm değerler ve beldenin kamusal varlıklarının halkın ortak çıkarları doğrultusunda yönetilmesinde söz ve karar sahibi olacak. Böyle bir yönetim organının temel ilkesi ise, bugün çeşitli iktidar organları arasında dağılmış olan yasama, yürütme, yargı, güvenlik vb., faaliyetlerin kent halkı tarafından gönüllü biçimde üstlenilmesi ve faaliyetlerin tümünün doğrudan denetime açık olmasıdır.

Bu minvalde belde faaliyetlerinin halkın doğrudan denetimine tabi kılınmasını sağlayacak en önemli araçlar mahalle, site v.b. birimlerde oluşturulacak meclislerdir. Mahalle, semt, bölge meclisleri halkın kendi yaşam alanlarıyla doğrudan ilgili sorunlarda ortak karar üretme araçları haline gelecek, aynı bölgede yaşayan belde halkının birbirlerinden ayrı ayrı yaşadıkları çeşitli sorun ve taleplerin ortaklaştırılması; bu sorunlar karşısında ortak bir dayanışma ağı örülebilmesinin zeminleri haline gelecektir.

Sayın Mansuroğlu, Meclis’in kuruluş amacına dair bilgi verdi. Siz de Meclis’in hareket noktalarına dair bilgi verebilir misiniz?

İsmail Altınöz: Öncelikle kurduğumuz Meclis’in mevcut sistemin yarattığı toplumsal parçalanma karşısında ortak toplumsal iradenin yaratılmasının temel taşlarından biri olabilmesi için uğraşmak gerektiğini düşünüyorum.

Hareket noktası sorusuna gelirsek; bu soruyu ilkelerimizi sizlerle paylaşarak cevaplamak isterim. İlk olarak meclisimizde ortalama on bin kişinin yaşadığı beldemizde her yüz kişiyi temsil edecek seçilmişlerle parmak demokrasisi yerine doğrudan demokrasi uygulanacaktır. Seçilmişler her an geri çağrılabilecektir. Halk meclisleri her türlü ırk, dil, din, mezhep ve cinsiyet ayrımcılığına karşı olacaktır. Neoliberal politikalar karşısında halkın haklarını savunacak ve koruyacak bir programa sahip olup, özelleştirme, taşeronlaştırma, dilencileştirme ve gericileştirmeye karşı olacaktır. Halk meclisleri mahallelere yönelik hizmet ve yatırımlarda söz sahibi olacak, gerektiğinde ortak çalışma ve üretim mekanizmalarını seferber edecek, işe alımlarında kontenjana sahip olacaktır. Halk meclislerinde kadın kotası uygulanacak, etnik ve mezhepsel köken farklılıklar meclislerde temsil olanağına sahip olacaktır. Yöneticilerin yürüttüğü faaliyetler konusunda sürekli bilgi akışı sağlanacak, gündelik yaşama, çeşitli projelere ve semtin geleceğine ilişkin kurultaylar düzenlenecek, önemli kararlar için mutlaka referanduma başvurulacaktır.

Seçim çalışmalarınızı nasıl yürütüyorsunuz? Halka nasıl ulaşıyorsunuz?

Beldemizde bugüne kadar seçim çalışmaları köylerde yapılan muhtarlık çalışmalarından farklı yürütülmüyordu. Büyük aile ilişkileri olan seçimi kazanıyor. Seçimlerde görmeye alışık olduğumuz bayrak, tanıtım broşürleri, afiş vb materyaller bugüne kadar kullanılmadı. Başkan, Alevi dedesiyle birlikte ailenin ihtiyar heyetlerine gider söz alır, karşılığında ya imar izni ya kat hakkı ya da yolun bahçesinden geçmeyeceğinin sözünü verir.

İlk çıkışımız seçim bürolarımızı açmamızla oldu. Seçim bürolarımızın açılışına davet ettiğimiz ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu ve Başkan yardımcısı Alper Taş’la birlikte ilk sözümüzü belde halkına söylemiş olduk. Seçim zamanı söz uçar yazı kalır diyerek programımızı bastırdık ve her eve girmesini sağladık. Kadın-gençlik ve meclis komitelerini oluşturarak üç ayrı koldan derdimizi anlatmaya ve beldemizi yeniden inşa etmeye başladık. Apartman toplantılarından açık halk toplantılara kadar her yerde halk meclisini tanıtıyor, beldemizin alt yapı soruları başta olmak üzere genel sorulara karşı çözüm önerilerimizi paylaşıyoruz. Yaptıklarımız eski köye yeni adet getirmeye benzedi. Geleneksel yöntemlerle seçim çalışması yapan CHP ve DSP’nin adayları şimdi yürüttüğümüz çalışmaları taklit ederek yapmaya çalışıyor. Örneğin her ikisi de broşür, afiş vb propaganda araçlarını kullanmaya başladı, her ikisi de halk meclisini dinlendiriyor, dağıttığımız programdan nerdeyse kes yapıştır yaparak hazırladıkları programı dağıtıyorlar…

Çalışmalarımız başta beldemizde olmak üzere Antakya’nın civar bölgelerine kadar çok büyük bir yankı uyandırdı. Halkçı Belediye-Demokratik Yerel Yönetim söylemimizi neredeyse kullanmayan başkan adayı kalmadı. Büyük şehirde bile CHP’liler seçim araçlarında halkçı söylemleri dinlendiriyor. Küçük beldelerde ise herkes kurduğumuz halk meclisine öykünüyor. Siyasetin çıtasını yükselttiğimizi düşünüyorum. CHP’li belediye başkanı -aynı zamanda aday- bizlere yürüttüğümüz çalışmalardan dolayı teşekkür mesajı gönderdi, ilk defa karalama siyaseti yapmayan kişiler karşısında seçim çalışması yaptığını söyledi. Dediğim gibi herkese nasıl bir siyaset yapılması gerektiğini öğretmiş olduk. Seçim çalışmamızın ilk kazanımını sağladık. Şimdi sıra yerel yönetimi almakta.

Yerel yönetim programınıza dair bilgi verir misiniz?

Programımız, belediyelerin birer işletme haline getirilerek kamu yararına olmaktan çıkaran neoliberal politikalara karşı halkın insanca yaşam hakkını savunmak üzerine kuruludur. Programımız, belediye kaynaklarını halkın yaşam standartlarını yükseltmek için kullanmayı ve bütçenin denetime açık tutulmasını zorunlu kılar. Hizmet sunumunda taşeronluk sistemini kaldıracağını, yerine kendi ekipman ve insan gücünü kullanacağını söyler. İşsizlikle mücadele için üretim kooperatiflerini kurmayı amaçlar. İnsanların yaşamsal ihtiyaçlarının en önde gelenlerinden birinin temiz çevrede yaşama hakkı olduğunu söyler, bunun için de insani ihtiyaçları gözeten kentsel yapılandırmayı esas alır. Kent yaşamıyla toplum yararını gözeten ulaşım politikalarını yaşama geçirmeyi hedefler. İnsan ve çevre sağlığının korunması temel alınarak koruyucu sağlık hizmetlerine gereken önem ve önceliğe dikkat çeker. Sağlıklı toplum için hak bilincini açığa çıkartacak Sağlık Hakkı Meclisi’ni kurmayı önüne görev koyar. Eğitimin doğumdan itibaren temel bir hak olduğunu söyler, sağlık alanında olduğu gibi eğitim alanında da Eğitim Hakkı Meclisi’ni kurmayı amaçlar. Sanatın günlük yaşamımızdan uzaklaştırılması ve metalaştırılmasına; medya tekellerinin yarattığı bilgi kirlenmesi ve tek yönlü propagandaya ve toplumsal atomizasyonun neden olduğu bilinç parçalanmasına karşı ortak ve demokratik bir kültürün yeşerebileceği zeminleri yaratmayı amaçlar. Kısacası Halkçı Belediye-Demokratik Yerel Yönetim der.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Tarif ettiğimiz belediyenin ve bunun yaşamımızda yaratacağı devasa değişimin hayal edilemeyecek kadar uzak olduğunu söyleyenler var. Halbuki, hepimiz elele verdiğimizde, yaratacağımız ortak dinamizm, ortak enerji hayal gücümüzü aşan basarılar elde etmeye yetecektir. Elbette, bunlar bir anda olmayacaktır. Bugünden adım adım gerçekleştireceğimiz, küçük gibi görünen girişimler yarınlarda çok önem taşıyacaktır. Belediyelerdeki sorunların köktenci çözümü ise siyasi iktidar mücadelesinden geçmektedir. İktidar olmadığımız anda, kendi iktidar hedeflerimizin nüvelerini taşıyacak muhalefet zeminleri yaratmak gerekiyor; kısacası bugüne müdahale etmek her şeyin başlangıcıdır diyerek sözlerimi bitireyim.

Kaynak: http://www.sendika.org/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder